Sen bunlardan biriydin benim için , bazen bir annem kadar sırdaşım , bazen bir arkadaşım kadar çocuk . Ben senin gibi bir insan daha tanımadım bu kadar alçak gönüllü. Ben seni çok özledim , ben seninle dertleşmeyi gülmeyi yazdığım şiirleri sana gözterip yeni fikirler edinmeyi çok özledim . Benimhayatım dogarken çileli başladı.24/07/2004 günü saat 13,de dünyaya gelmeye çalıştım fakat çok zor oldu.Anlatmak istiyorum dogum sabahı annem ve babam beni dokuz ay boyunca kontröllerimi yapan özel bir hastaneye getirdi.{hastane adını gerek olursa daha sonra yazarım} doktorum Meyrem hanım şu anda tanımıyorum annem çok iyi tanıyor çünkü dedigim gibi dokuz ay beni BecauseThis is My First Life 3. Bölüm - Çünkü Bu Benim İlk Teklifim Bölüm Dizi Bilgi; 3. Bölüm Because This is My First Life 3. Bölüm HAYATIM. 18 Ağustos 1993 tarihinde dünyaya merhaba demişim. Bu tarih den 6 yıl sonra felaket bir deprem oldu bir sürü insan can verdi ve ben bir daha asla doğum günlerimi coşkuyla kutlayamadım. 3 Ağustos 2001 de erkek kardeşim dünyaya geldi :) çoook kıskandım onu çünkü en kıymetlim en değerlim babamı çaldı hissettim, ama Busefer de insan sevgimden şüphe ettiğim ve kendimi acımasızca yargılarken bulup da bu sefer kendimi sevip sevmediğimden emin olamadığım. Gün normal başlamıştı benim için ve beni yığınla bekleyen iş varken ve ben bu günü de heba ettikten sonra gece bir oturdum ki masanın başına ve tüm hayatım film şeridi gibi akıp Halen devam ediyor. Burada öğrendim ki meditasyon denen şey benim şimdiye kadar okuduklarımdan, araştırdıklarımdan çok daha farklı bir şey. Farkındalık sürecim böylece başladı. Ben adına meditasyon demekten imtina ediyorum çünkü ülkemizde dinle vs de karıştırılabiliyor. Ben ''oturmak veya durmak'' diyorum. wl8Fm. Yörük çocuklarından fen lisesi başarısıErdemli ilçesinde fen lisesi kazanan öğrencilerin yüzde 80'i Erdemli Belediyesi Kurs Merkezleri'nden çıktı-Erdemli Belediyesi Kurs Merkezi kentin gurur kaynağı olduMERSİN - Mersin Erdemli Belediyesi ücretsiz olarak açtığı kursa katılan ve aynı zamanda tarlada çalışıp, hayvancılık yapan yörük çocukları büyük bir başarı elde etti. 5 Yıl önce eğitim neferlerine güç vermek için yola çıkan Erdemli Belediyesi Başkan Mükerrem Tollu'nun öncülüğünde kurs merkezlerini kurdu. Mersin Üniversitesi akademisyenlerinin öncülüğünde, sınav yapılarak seçilen öğretmen kadrosu ile kollar sıvandı. Her geçen gün başarısını arttıran Erdemli Belediyesi Kurs Merkezi kentin gurur kaynağı oldu. 2022 LGS sonuçlarına göre Erdemli'nin ilk beş sırası, Erdemli Belediyesi Kurs Merkezleri'nden çıktı. Merkezin başarısı bununla da sınırlı kalmadı. Erdemli'de fen lisesini kazanan 132 öğrenciden 102'si kurs merkezlerinden çıkarken toplamda 277 öğrenci ise nitelikli okulları kazandı."Ücretsiz Kurs Merkezi Umut Oldu"Sıfır rakımından Torosların zirvesine kadar eğitim meşalesini yakmanın gayreti içerisinde olduklarını ifade eden Erdemli Belediye Başkanı Mükerrem Tollu, "Erdemli'de bir Anadolu hikayesi yazıyoruz. 277 tane gencimizi fen lisesi ve düzeyinde okullarla buluşturduk. Bu Erdemlimiz için gerçekten gurur verici bir sonuç. Kentte fen lisesi kazanan öğrencilerimizin yüzde 80'i bizim kurs merkezimizden kazanıyor. Dolayısıyla belediyemizin ne kadar isabetli bir iş yaptığını en güzel göstergesi bu başarı hikayesi olsa gerek diye düşünüyorum. Dolayısıyla ülkemizin geleceğini en mükemmel şekilde garanti etmek adına, çocuklarımızı yarınlara en güzel şekilde hazırlıyoruz, en mükemmel şekilde hazırlıyoruz. Yüzlerce gencimiz iyi bir lisede okusun, iyi bir üniversitede okusun düşüncesiyle hareket ediyoruz ve belediyemizin bünyesinde barındırdığımız yüzün üzerinde öğretmenle birlikte gençlerimizi yarınlara en güzel şekilde, en mükemmel şekilde hazırlıyoruz. İyi bir üniversitede okumak isteyen, iyi bir lisede okumak isteyen yüzlerce gencimize kucak açıyoruz ve bunların tamamını gençlerimizden tek kuruş bedel almadan gerçekleştiriyoruz" diye bağda, bahçede çalışarak evlatlarına iyi bir gelecek sağlamak için çalıştıklarını ifade eden öğrenci velisi Abdullah Yıldırım, " Biz köylüyüz aynı zamanda Yörük çocuğuz diyelim, Yörüğüz. Çoluğumuzun, çocuğumuzun tabi başarılı olması için uğraşan kişileriz. Okuması için iyi bir yerlere gelmesi için uğraşıyoruz. Ben kendi çocuklarımızdan bahsedersem, çocuklarım çalışkan, tarlada da çalışır, ne bileyim hayvanları da güder, aynı zamanda okurlar da, yani ben çocuklarıma okuması için tavsiyede bulunuyorum" diye konuştu."Köy çocuğu olmaktan gurur duyuyorum"Hem ailesine yardım ettiğini hem de ders çalıştığını ifade eden 75. Yıl Fen Lisesi'ni kazanan öğrencilerden Merve Yıldırım, "Şimdi yeri geliyor tarlaya gitmemiz gerekiyor, ailemizin bize ihtiyacı oluyor. Yeri geliyor hayvanlarımıza bakıyoruz, onlara yardım etmemiz gerekiyor. Ama daha iyi bir yaşantımız olması için aynı zamanda okumamız gerekiyor. Derslerimizi en ön plana koymamız gerekiyor ve ben köylüyüm yani köy çocuğuyum bundan onur duyuyorum. Erdemli'de 132 öğrenci Fen Lisesi kazandı ve 102 öğrenci benim okuduğum dershaneden çıktı. Bu 102 öğrenci arasında olduğum için iyi hissediyorum, seviniyorum ve yakın arkadaşlarımın hepsi fen lisesine gitti. Arkadaşlıkta önemli, birbirimizi etkiliyoruz yani arkadaşlarım da fen lisesine gittiği için hatta biriyle aynı liseye gidiyorum, onlarla birlikte fen lisesine gittiğim için iyi hissediyorum" diye teri olmadan hiçbir başarının önemli olmadığını ifade eden öğrenci velisi Meliha Yıldırım, "Bizler köylüyüz, Yörüğüz, çiftçiyiz bunlarla da gurur duyuyoruz. Çocuklarımız okusun diye uğraşıyoruz. Alın teri olmadan bir şeyin mükafatı da olmaz diyorum yani. Bu ders çalışmada da olsa, bağda bahçede çalışmada da olsa, buna alın teri olmazsa bir şeyin mükafatı olmaz diyorum" diye eğitime olan desteği için çok mutlu olduğunu ifade eden öğrenci velisi Mehmet Şahin'de, "Biz limon bahçesinde çalışıyoruz, Yörüğüz ve aynı şartlarda hayvanlarımıza bakıyoruz. Aynı şartlarda kızım da belediye başkanımızın açtığı kursa gidiyor ücretsiz olarak ve Fen Lisesi'ni kazanmış oluyor, o kazandığı için gururluyum. Teşekkür ediyorum başkanımıza" diye şartlarda çocuğunun geleceği için çalıştığını ve bu süreçte yanlarında Erdemli Belediyesi'nin olduğunu ifade eden öğrenci velisi Şengül Şeker, "Biz Erdemli'nin Koramşalı köyünün Yörüklerindeniz. Zor şartlar altında burada mücadele veriyorum. Kendi emeklerimi, ürünlerimi, kendi bitkilerimi yetiştirerek burada satmaya çalışarak çaba gösteriyorum, satıp evladımı okutmaya çalışıyorum. Benim evladım çok başarılı, belediyemizin kurs merkezinin destekleriyle, belediye başkanımızın destekleriyle, biz mücadelenin altından kalkmaya çalışıyoruz. Çok güzel öğretmenler seçmişler kurs merkezine. Benim evladım hiç yüzümü kara çıkarmadı, benim evladım çok başarılı, orta son sekizinci sınıftan belediyenin kurs merkezine giderek, Mersin Eyüp Aygar Fen Lisesi'ni kazandı" diye çalışmada zaman ve mekanın hiçbir öneminin olmadığını ifade eden öğrenci Ayşe Şeker, "Benim için zorlu bir süreçti, önemli bir seneydi. Çünkü liseye geçiş sınavım vardı. Ama bu süreçte anneme burada mısır tezgahımızda ettiğim yardımları hiç aksatmadım. Çünkü çalışmak başarıya engel değil. Aksine bence hem çalışıp, hem burada çalışıp hem ders çalışmak daha güzel, daha önemli bir olay. Bunun yanında kurs merkezimizdeki öğretmenlerin de, müdürümüzün de, rehber öğretmenimizin de desteğiyle, buradaki Yörük hayatının zorlu mücadelenin yanında, onların verdiği destekle başarıya ulaştım, bu da benim için çok önemli. Yani onlar sayesinde planlı, düzenli bir ders çalışma hayatım oldu. Çünkü dediğim gibi yani çalışmak sadece en güzel ders odalarında, ders binalarında değil bence, yani dağda, taşta da çalışabilir, burada mısır tezgahında da çalışılabilir. Önemli olan gönülden, içten, inanmak ve istemek" diye millete iyi bir gelecek sağlamak için çocuklarını her zaman desteklediğini ifade eden öğrenci velisi Ferhat Aydın'da, "Biz Torosların Yörüklerindeniz, atalarımız, dedelerimiz, hayvancılık, arıcılık bu mesleklerle uğraştılar. Biz de genellikle onlara yardım ettik. Ama biz çocuklarımızı, okutmak için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Çünkü vatanımıza, milletimize, iyi bir nesil, iyi bir gelecek bırakmak için onların arkasında devamlı durduk. Bu konuda bize Erdemli Belediyesi Kurs Merkezi olarak bize yardımcı oldular" diye konuştu."Çalışma azmini değiştirdiler"Öğrencilerden Muhammed Emin Aydın, "Bizim burada mücadele ruhunu genellikle küçük yaşta büyüklerimizden öğreniyoruz. Çünkü öğrenmemiz lazım, çalışmamız lazım, okumamız lazım. Çoğu zaman ders çalışırken babama yardım ettim, sadece ders çalışmadım. Arıya baktım, serada çalıştım, annem yardım ettim arıda, bal sağdık. Çalışmaya ilk başta Erdemli Belediyesi Kurs Merkezi'ndeki hocalarımla başladım. İlk yavaş başladık, sonra hızlı bir tempo yakaladık. Test çözdük, denemeler çözdük, bol bol deneme çözdük. Ben de çalışma isteğini değiştirdiler, çalışma azmini değiştirdiler. Ben çalışmayı pek seven bir insan değildim. Yoğun bir süreçten sonra Fen Lisesi'ni kazandım. Mersin Yahya Akel Fen Lisesi'ne yerleştim" diye başkanının eğitime verdiği değerden dolayı çok memnun olduğunu ifade eden öğrenci velisi Rukiye Aydın ise, "Belediyelerimizin, belediye başkanlarımızın çocuklarımıza verdiği değer, açtıkları kurslarla, geleceğimizin daha aydınlık, daha güzel olacağını görüyoruz ve çok mutlu oluyoruz" diye konuştu."Öğretmenler bir aile gibi"Öğrencilerden Zeynep Kamış da, "2022 LGS'ye girdim. 0,19'luk yüzdelik diliminde ilçe birincisi oldum. Erdemli Belediyesi Kurs Merkezi benim için öğretmenlerden çok bir aile gibiydi" diye Fen Lisesi'ni kazanan İlhami Cihat Durmaz ise, "LGS 2022'de sınava girdim. Erdemli ikincisi oldum. TUBİTAK Fen Lisesi'ne yerleştim. Buraya gelmeden önce düzenli çalışmıyordum, planlı çalışmıyordum, buraya geldim öğretmenlerimin sayesinde planlı çalışmaya başladım" diye konuştu. Erdemli Belediyesi Mersin Aydın LGS Güncel Haberler Zeynep TOKER2021’de yayınladığı Home of Sanity albümüyle dinleyicisiyle buluşan Fransız müzisyen Oscar Anton ile 4 Mart’ta Zorlu PSM’de gerçekleştireceği konser öncesi bir araya geldik. İstanbul’da ilk kez sahne alacağı için mutlu olduğunu söyleyen Anton, her ay bir şehirden bir müzisyenler bir araya geldiği Postcard isimli serisine İstanbul’u da ekleyeceğini müjdeledi!ο Postcard ismini verdiğiniz konseptle her ay bir şehirden bir müzisyenler bir araya geliyor ve yaptığınız parçaları dinleyicilerinizle paylaşıyorsunuz. Bu projenin çıkış noktası nasıl oldu sizden dinleyebilir miyiz?2020’de her ay müzik çıkardım ama kendi yatak odamdan, tek başıma; bu yıl ise tam tersini yapmak istedim, yatak odamın dışındaki insanlarla müzik yapmayı, seyahat edip yeni sanatçılarla tanışmayı. Böylece, önce yatak odamdan dışarı çıkmam ve sonra da başka insanlarla çalışmayı öğrenmem gerekti. Ve müzik yapmak için hareket etmek ve araştırmak yapabileceğim en iyi şey olduğunu düşünüyorum. Benim için gerçekten doyurucu çünkü yeni müzik, yeni ilham, yeni insanlar keşfedebiliyorum. Bu büyük bir meydan okuma ama beni daha iyi bir müzisyen olmaya, daha iyi bir besteci olmaya ve muhteşem insanlarla tanışmaya Bir sonraki şehri ve müzisyeni nasıl seçiyorsunuz? Neye göre karar veriyorsunuz?Önce en kolay ülkeleri yapmak istedim, dolayısıyla ilk başta yapılacak birinci şey Avrupa’ydı. Dolayısıyla ilk 6 ay Avrupa’da olacak. Fransa’ya yakın olan ülkeleri yaptım Almanya ve İtalya ve İspanya. Sonra umuyorum ki evimden çok uzak ülkeler olacak; ABD, Avustralya, Asya’yı düşünüyorum. Tam olarak bilmiyorum ama işin güzelliğinin de orada olduğunu düşünüyorum. Sadece akışla, ilhamla ve benimle çalışmak isteyen sanatçılarla gidiyorum. Ama İtalya şarkılarımı radyoda çalan ilk ülkeydi, yani İtalya’ya gitmem gerektiği aşikardı, çünkü daha önce de oraya gitmiş ve zaten sanatçılarla tanışmıştım, yani daha kolaydı. Berlin de kolaydı çünkü Fransa’ya yakın ve bazı sanatçılar tanıyordum, Madrid’de sadece birini, Postcard’ı birlikte yaptığım sanatçıyı tanıyordum, Avrupa’nın geri kalanına gelince, nereye gideceğimi kesin olarak bilmiyorum, sadece Spotify’da sanatçılar dinliyorum ve gerçekten iyi sanatçılar buluyorum, ne zaman hakikaten beğendiğim birini bulursam ona bir mesaj yolluyorum ve eğer birlikte bir Postcard yapmaya istekli ise o zaman onun ülkesine İstanbul’dan da bir parça gelir mi? Böyle bir şey düşünüyor musunuz?Tabii ki, bir show için İstanbul’a gelirken burada bir Postcard yapmayı düşünüyordum, şu an için hiçbir şey söyleyemiyorum çünkü hiçbir şey tamam değil ama konserden sonra bir sanatçıyla buluşacağım ve onunla bir session yapacağım ve belki başka birkaçıyla daha, bakacağız… Eğer gerçekten iyi bir parça olursa biraz daha kalacağım ve biraz daha müzik yapmaya çalışacağım, ama çok isterim çünkü İstanbul hakkında hiçbir şey bilmiyorum, bu yüzden şehri ve insanları ziyaret etmek harika 2020 yılı boyunca her ay bir EP yayınladınız ve bunları en sonunda 28 parçadan oluşan, Home of Sanity isimli albümde topladınız. Birçok şeyi tek başınıza yaptığınızı da biliyoruz. Sözyazımı, miksler vs. Tüm bu süreç bu açıdan sizi ne kadar zorladı? Üretim aşamasında tek ve kontrollü olmanın dezavantajları var mı?Bu müthiş bir soru, her şeyi kendim yapmak gerçekten gerçekten istediğim bir şey çünkü her şey benim kontrolümde ve tam istediğim sanatsal vizyona sahip olabiliyorum ama açıktır ki bu bir sürü zorlukla geliyor. Yazmak ve sonra prodüksiyonunu yapmak ve her şeyi kendim yapmak…. Ve hatta 2020’de klipleri ve fotoğrafları da kendim çekiyordum, bu kesinlikle çok fazla zaman alıyor. Yani, olumsuz tarafı şu ki her zaman durmadan çalışıyorum. Yalnızca bunu yapıyorum, 3 yıldır bir kız arkadaşım yok, arkadaşlarımı ayda iki kez gibi görüyorum, o noktada gerçekten zor ama bunu yapmak için doğru zaman olduğunu düşünüyorum çünkü 25 yaşındayım, hala müzik yazmakta daha iyiye gitmeye ihtiyacım var ve böyle yapmak çok yardımcı oluyor. Yol boyunca şimdi benimle birlikte çalışan gerçekten iyi bazı insanlarla karşılaştım, yani artık tamamen yalnız değilim. Sahiden yakın ekibime sahibim, bazı diğer sanatçıları bulmak, parçaları platformlarda yayınlatmak gibi konularda ve her şeyde bana çok yardımcı olan yönetim ekibim ve turne konusunda bana yardımcı olan insanlar… Belki bir gün bütün her şeyle ilgili olarak bana yardım edecek daha da büyük bir ekibe sahip olurum. Ama hala sanatsal tarafın yazmak ve üretmek tamamen kontrolümde olmasını istiyorum. Yani evet, tabii ki gerçek bir zorlanma ama genç olmanın anlamı Müzik üretiminizde kız kardeşiniz de size eşlik ediyor. Sosyal medyada gördüğümüz kadarıyla aranızda çok tatlı bir bağ var. Peki müzik üretim sürecinde bu nasıl? Kararları nasıl alıyorsunuz, nasıl bi’ iş dağılımı içerisindesiniz?Evet, harika! Kız kardeşim o kadar iyidir ki birlikte 2 yıldır çalışıyoruz. Birlikte ilk parçamız, nuits d’été’den önce şarkı söylediğini ya da müzik yapmak istediğini bilmiyordum bile, fiilen WhatsApp’tan bana gönderdiği bu ilk parçayla, müzik yapmak istediğini böyle keşfettim. Temelde süreç şimdi hala aynı, birlikte çok daha fazla müzik yapıyoruz, turnelere benimle geliyor ve çok daha fazla şarkı yazıyoruz. Müziğe gerçekte ilgi duymaya başlıyor ve sadece müzik yazmaya değil, aynı zamanda müzisyen hayatına da turneye çıkmak, ilham bulmaya çalışmak. Aslında süreç oldukça basit, çoğunlukla ilk fikri olan odur, gitar, veya ukulele ya da piyanoda bir melodisi olur, sonra bana söyler, bu aynı zamanda bir melodinin voice note’u da olabilir. Sonra benim piyano ya da gitarda birkaç akor bulmam gerekir, iş her zaman melodide bitmez. Sonra, bulduğumuz melodiden gerçekten memnun kaldığımızda, bilgisayara koyarız ve şarkının ne çeşit bir vibe’ı olacağını hissedebilmek için biraz prodüksiyon yapmaya başlarız. Sonra da parça tamamlandığında, birlikte sözleri yazarız. Fransızca olduğunda, çoğunlukla o yapar, ben özellikle Fransızca yazmam, nuits d’été ve minuit’nin Fransızca kısımlarını tamamen o yazdı, bu onun ortamı, onun kendi alanı ve o konuda gerçekten iyi. Hem Fransızca hem de İngilizce olan reflet’ye gelince, aslında onu birlikte yazdık, yani bilirsiniz, söz yazmanın tek bir süreci yoktur. ο Albüm/EP kapaklarınızda tasarım çizimler vs. yerine fotoğraflar görüyoruz. Daha çok bi’ anın fotoğrafı gibi… Bunu tercih ediyor olmanızın özel bir sebebi var mı?Bu gerçekten iyi bir soru, ben aslında müziğin kapağına inanmam, şarkılarımı yazarken başka bir şeyden ziyade bir hikâye düşünürüm, gerçekten insanların bir hikâye duymasını ve onu kendilerine ait kılmalarını isterim. Böylece sizin bildiğiniz hayatın bir anına, sadece bir şeyin bir resmine sahip olmayı düşünürüm. Bence mümkün olan en iyi şey o, çünkü benim parçalarım sadece hayatın anları gibi. Bir fotoğraf çekiminde çekilenleri değil, arkadaşlarla veya kız kardeşimle birlikteyken rastgele çektiğim basit bir fotoğrafı kullanmak… şarkılarım da gerçekten spontane olduğu için onlara daha iyi uyuyor .ο Sizi müziğe aşık eden isimlerden birinin Coldplay grubu olduğunu biliyoruz. Chris Martin’in “Son kaydımız 2025’te çıkacak ve ondan sonra sadece tura çıkacağız” söylemi hakkında ne düşünüyorsunuz? Artık yeni Coldplay parçaları dinleyemeyeceğiz…Coldplay’in çok büyük bir hayranıyım ve aslında çocukken gittiğim ilk konser odur. Sanırım duydum ama gerçekten okumak istemedim. İlk kez sizden okuyorum, açıkçası, dürüst olmak gerekirse, buna gerçekten inandığımı sanmıyorum. Belki haklılar, belki duracaklardır ama bunun hakkında nasıl hissedeceğimi bilmiyorum. Sadece şu ki, onların müziği bana o kadar çok ilham verdi ki, eğer bir sebepten durmak istedilerse, tabii ki onlara kızgın olduğumu söyleyecek değilim. sadece bizimle paylaştıkları bütün o muhteşem müzik, hayatım boyunca benimle kalacak o kadar çok muhteşem parça ve albüm için o kadar minnettar hissediyorum ve neyi seçerlerse seçsinler, onlara destek vermek için orada olacağım. Umarım bir gün en büyük hayallerimden birini gerçekleştireceğim, Coldplay’le buluşacağım ve onlarla bir şey yapacağım. Onların müziğinin benimkiyle öyle bir bağı olduğunu hissediyorum ki müziğimi duymalarını çok isterim. Belki şimdi doğru zaman değil, belki biraz bekleme gerekiyor ama birlikte bir şey yapıncaya kadar çalışmaya devam 4 Mart’ta Zorlu PSM’de İstanbullu dinleyicilerinizle buluşacaksınız. Onlara neler söylemek istersiniz? Nasıl bir konser bizi bekliyor?Bu benim İstanbul’daki ilk konserim olacak, dolayısıyla gerçekten müthiş bir gösteriden başka beklentileri olmasını istemiyorum, çünkü mümkün olan en iyi gösteriyi yapmak ve verebileceğimin en iyisini vermek için elimden gelen her şeyi yapıyorum. Çalacağımız şarkılar ve insanlarla buluşacağım için o kadar mutluyum ki… Sadece şunu demek istiyorum Lütfen gelin, olduğunuz gibi, arkadaşlarınızla… Gerçekten seyircinin kendilerini büyük bir arkadaş grubuna ait hissetmesini ve mümkün olduğu kadar çılgınca dans etmekten utanmamalarını istiyorum. Sadece insanların doğum günü partime geliyormuş gibi hissetmelerini, sevgi ve müziği paylaşarak birlikte eğlenmelerini istiyorum. Beklediğim ve paylaşacağımızı umduğum şey Kız kardeşiniz de o gece sizinle birlikte olacak mı?Evet! Tabii, Clementine orada olacak. Benimle turneye geliyor, böylece 4 Mart’ta İstanbul’da Zorlu’da sahnede olacak ve bu gerçekten muhteşem olacak! Gerçekten heyecanlıyız, şimdi hemen yanımda ve merhaba diyor! Ve şimdi provalara geri dönüyoruz, yakında görüşürüz. Aşk bu kalbin içinden çekip giderken amansızSevgi çıktı kalpten, yerini nikotin aldı zamansızSevmiştim yalansız, karanlıklarla karıştımDönmüştü şansım ve de güneş sönmüştü apansızEn çok destek ihtiyâcı duyduğumda hânedenSoğuk yüzlerle karşılaştım; buydu beni kahredenZerre canımı yakmazdı kurşun gelseydi kahpedenAcı olan bi' dost eliyle kavuşmaktı rahmeteSaatler dilsiz; akrep yelkovanla darılmışYalnızlık zamanı hüzün kederlerle barışmışHerkese yabancılaştım, sigarayla tanıştımMenfaat bitince bütün suratlar bir karışmışHer bilek zayıf biraz ve her dilekse farâziUmut dediğin ekmeğimdir, nefes kadar hayâtiSiz yıktıkça daha bi güçle tekrar kurulur hayâlimBen öldüm ve terk edildi bu kanlı suç mahâlliİlhâmı satsalar parayla sayfa boş kalırdıVe herkes derdi bana "ucuz bulup da toplamışsın"Geriye dönüp bakıyorum da anlamaz ki kimseYa onlar hiç büyümemiş ya ben hiç çocuk olmamışımKeşke "dost kazığı" denen şeyi bir oyun bileydimİhaneti görmezden önce ben defolup gideydimBu gönülsüz bedduanın intikamı kimeydi?Arkadaşım, affet amma "dost" denen bi piçeydiİç içeydi herkes, çünkü çıkarlarına uyardımİyi günümde hep katıksız iltifatlar duyardımKötü görünce kızmaksızın hep dostane uyardımKötü günümde hepsi gitti, oldu herkes duyarsızBilmiyorum, zayıf mıydı dostluklar kadifeden??Dostum sırrı saklayan değil de sanki açık edenGüvensizlik en derin yaraydı kanımı salıverenCanım yanarak öğrendim ki dostluk demek acı demekKafam dumanlı, dertler aramı açtı okullaÖnceden severdim, şimdi yanına bile sokulmamBugün gözümde büyüyor dün koşup çıktığım yokuşlarYalanlarınız elli dilde yazsanız da okunmazÇocuklar oyun çağında yataklarda terlesinEdep, hayâ yitip gitmiş; ey şeref, sen nerdesin??O yollarda yolcu olmuş herkes, bi tek ben değilGözlerim yalan diyor olsun be canım; sen de mi!!Gözlerimde açık musluk, akanlarsa çabalarımBaşaramamak örselese de umarsızca çabaladımYeni bi sayfa açamadıkça eskilerime karaladımHızımı aldım, dediğim anda hayat yine de yakaladıKalamadım temiz, kanımla birleşirken hastalıkFaranjitten eskiyen tüm hücrelerle yastayımYaşama hazzım tükensin, hadi tedavi başlasınUykularım kafayı yesin, rüyalarım yavşasınYaşananlar ağır geldi, beni şehirden soğuttuİstanbul bir ana misali her gün dertler doğurduAcı gelen her anı mecbur bir sabırla doğurdumGerçekler edepsiz, ben "giyin" dedikçe soyunduKalp atıp kanım damarda devir daim eylesinHer nefes diretsin yaşam denen gafil eylemiBelasıydım herkesin ki bıraktılar terk edipYalnızlığım sonsuz olsun; durma canım, sen de gitTek kazancı günahlardı şeytanla ittifâkınSatırlarım yalan değil, cürümlerimin itirâfıİnsanlar ayıramazlar kim masum, kim silahlı??Beden de bir gün verecek elbet bu hayattan istifâyıYılgın bir halde köşeme çekilip gitmek istiyomMeleklerim de Tanrıma günahımı edecek ispiyonRuhu olmayan beden misâli tattım aşkı benAdını yazıcam kanıma lâkin cismi var da ismi yokGözümün içine bak, gördüğün pişmanlık olmalıÇünkü bazen öfkem bütün fikirlerimi topladıBazı sabahlar uyandığımda yüzümü yoklarımVe bazen uyanmak istemem zamanı yok sayıpPopüler olmak için tekeli arşınlarken veletlerAnne babası moderniz deyip de asla ses etmezMerak ediyorum; ya yaşamak ölümden beterse??İnsanın sevmediği kadar toprak bedeni severse?? Öpüşme - yatak sahnelerinde NE HİSSEDİYORSUN.. Akşam yazarı Sevim Gözay’ın Pelin Batu röportajı Akşam yazarı Sevim Gözay, oyuncu Pelin Batu’ya hakkında merak edilenleri KONUSUNDA ÇOK APTALIMKonuğum, beyazperdenin en özel yüzlerinden Pelin Batu. Magazinden uzak işlerde yer aldığı halde sık sık medyatik tartışmalarla gündeme gelen Pelin Batu’yla Gezi Pastanesi’nde buluştuk, iş ve özel hayatıyla ilgili son dönemde konuşulan ne varsa ortaya döktük. Yakın zamanda ayrıldığı ünlü köşe yazarı sevgilisinin ismini anmadık ama anlayana sivrisinek saz... Amacım sizlere güzel bir hafta sonu buluşması sunmak. Buyursunlar...Sabah eline ilk aldığın gazete hangisi? Radikal, hala Radikal... Nereden başlıyorsun okumaya? Birinci sayfaya haliyle bakıyorum, ondan sonra Nedret Erdoğdu’ya dönüyorum; bulmaca gülüyor, çok seviyorum. En sevdiğim yazar hala Yıldırım Türker, yazmışsa direkt ona dalıyorum. İtiraf edeyim, alışkanlıklarına çok bağlı bir insanım ve aslında Radikal’i tamamen alışkanlıktan alıyorum. Çünkü o gazetede artık faşist diyebileceğin yazarlar da var, darbeci diyebileceğin yazarlar da, Başbakan’ın şakşakçısı diyebileceğin yazarlar da... İsmine yakışmayan şeyler var. Başka kimleri okuyorsun? ’Ne yazmış diye muhakkak bakarım’ dediğin yazarlar kimler? Yok. Bir tek Yıldırım Türker. Gerçekten mi? Çünkü haber okumayı seviyorum ben. Birisinin yorumunu çok da merak ettiğimi söyleyemem. Sinemada da öyle mesela... Filmi izlemediysem sinema yazılarını asla okumam. O başka birinin bakış açısı, halbuki benim bir bakış açım var... ’Issız Adam’ı izledin mi? İzlemedim. Konsepti biliyorsun ama... Bilmemek mümkün değil gülüyor. Artık bir tür adamın ismi oldu; bağlanma güçlüğü çeken, çekip giden, ilişkide kalamayan vs. adamların ismi bu. Ve yaşadığımız zamandan mı, yaşadığımız yerden mi, her ne hikmetse bir sürü kadının başı dertte bu ıssız adamlarla... Bir sürü adamın da ıssız kadınlarla... Nostalji hastalığına tutulup da ’eskiler çok daha güzeldi’ demek istemiyorum. Ama eskiden her şeyin çok daha zor elde edildiğini biliyoruz. Artık hepimizin hayatında iş, kariyer, ego o kadar önemli ki; karşındakine özen göstermek, itinayla yaklaşmak, birazcık incelik bile fazla geliyor gibi geliyor... Ben de bunları göremeyince kaçıyorum. Çünkü mesela bir arkadaşım vardı, inanılmaz lüks bir araba almıştı ve o arabanın hiç değerini bilmiyordu. Bilemezdi de... Çünkü onun için hiç uğraşmadı, çalışmadı. İlişkilerde de, uğraşmayınca değerini bilmemeye başlıyorsun ve o zaman kendi değerin de kayboluyor. Peki, sen bir adama baktığında gözünden anlar mısın ıslı mı, ıssız mı olduğunu? Hiçbir şey anlamam... Çok aptalım o konuda gülüyor. Hayda, niye? Sadece adam değil kadınlarda da, kaç defa başıma geldi. Mesela annem, kardeşim, yakınımdaki birkaç arkadaşım hep bana, ’insanlara çok güveniyorsun hiçbir şey anlamıyorsun’ derler. Çok direnirim, ’yanlış biliyorsam da önemli değil ben hata etmiş olayım, kendi karakterimi bozmayacağım’ derim ama sonra onların dediği doğru çıkar yüzde 99,9 gülüyor. Ve kendime kızarım, niye onları dinlemedim diye... Bir erkekte seni cezbeden nedir? Ruh ikizini arayanlardan mısın mesela?Hayır. Öyle bir arayış içinde hiç olmadım. Beş sene önce ince ruhlu, detaylara önem veren, narin, kırılgan, duygusal falan böyle tarifler yapıyordum... Sonra bir baktım gülüyor... Bunların hiçbirisi olmadı. Hatta olanlar çekici gelmedi. Çünkü kendime çok benzeyen birisi olunca sıkılıyorum. O yüzden artık tanım falan yapmıyorum. Peki, ayrılınca arkadaş kalabilenlerden misin, yoksa bittiyse tam bitirenlerden mi? Bilmiyorum, o konuda kafam karışık. İdeal olarak, arkadaş kalalım diye düşünüyordum ama... Becerebilir misin? Emin değilim. Düşman gibi olmak tabii ki çok kötü. Çünkü bir sürü şey yaşamışsın, niye kaçacaksın ya da kötü davranacaksın? Öte yandan bir şeyler yaşanmış ve bitmişse, niye bunu ille deşip ille arkadaş olmaya çalışacaksın? Daha öncesine bakınca çok da arkadaş kalmadığımı görüyorum ama karşılaştığımda da gayet güzel sohbet edebiliyorum. Yolunu değiştirmiyorsun yani... Yok, gerek yok onlara. Ama genelleme de yapmamak lazım. Karşındakine göre değişiyor. NE YAŞADIĞIM BENİ İLGİLENDİRİR En son özel hayatınla gündeme geldin... Bu olayda seni en çok rahatsız eden ne oldu? Hiçbir zaman özel hayatımla ilgili beyanatlarda bulunmadım. Çünkü bu benim hayatım ve kimseyi de ilgilendirmiyor. Benim için bu kadar mahrem bir şeyin insanlara böyle salata olması beni çok rahatsız ediyor. Hani hep derler ya, ’show business bu, hayatının bir parçası, buna alış’... Halbuki böyle şeyler olunca ben ’doğru mesleği mi seçtim’ diye sorgulamaya başlıyorum. Çünkü hakikaten nefret ediyorum. Ben bir şey yaşamışım iyisiyle kötüsüyle, başlamış bitmiş, bunlar beni ilgilendirir. Ama gazeteyi bir açıyorsunuz ve orada dedikodu haberlerinin bir parçasısın... Konuyla ilgili yazanlardan birisi olarak soruyorum, seni üzenlerden oldum mu o günlerde? Hayır olmadın. Çünkü yazının niyeti çok önemli. Onu da hissediyorsun. Mesela birkaç hafta önce bir gazetede bir yazı çıktı; kardeşimle çıplak dolaşmam güya, yok sabah kalkarım ilk iş şiir çeviririm falan... Bölük pörçük bir yerlerden alıp saldırmak çok kolay kötü niyetli olunca... İnsanı üzüyor ama sonra hatırlatıyorum kendime; bu bir köşe ve bir çöp parçası aynı zamanda. Yani 12 saat sonra yok. Evet, artık internet çağındayız ama gerçekten kendimi eğittiğimi düşünüyorum. Daha dirençliyim. Çok merak ediyorum; oyunculukta, öpüşme ya da yatak sahnelerinde ne hissediyor insan? Ah, kabus gibi! Gerçekten çok zor... Çünkü aşık olmadığın ve hiçbir şey hissetmediğin bir insanın gözünün içine bakıp; gözler hakikaten çok şey gösteriyor ve belli ediyor... Gözünün içinde şimşekler olması lazım. Öpüşürken gerçekten iyi olması, doğal olması ve içten gelmesi lazım, nasıl olacak? Gülüyoruz Nasıl oluyor? Ben genellikle gözlerimi kapatıyorum ve aşık olduğum insanı düşünüyorum. Stanislavski’nin bir tekniği vardır, eminim başka oyuncuların da çok işine yarıyordur; karşındakini başka bir insan gibi düşünmek... Başka bir resim yapıştırıyorsun ve işe yarıyor! Ama çok tercih etmiyorum o tür sahneleri. Neden? O anın zorluğundan değil, profesyoneliz, yapıyoruz... İki sevgilinin hayatı anlatılıyorsa tabii ki öpüşülebilir, tabii ki bunlar sevişebilir çok doğal. Bunların sorgulanması bile çok ilkel. Ama o sahnenin bir de sonrası var, asıl can sıkıcı olan da o. Medyada nasıl büyütüldüğü mü? Evet. Yani filmin tanıtımını yapmaya çalışıyorsan yanlış. Çünkü filme de yaramıyor. İnsanlar birisi öpüşüyor diye bir filme niye gitsinler ki? Hele bu çağda... HAYATIMIZ PEMBE DİZİ Magazinel işler yapmıyorsun, öyle davranmıyorsun ama çok sık magazin haberlerine konu oluyorsun. Neden böyle? Hepimizin hayatı biraz ’pembe dizi’ gibi olmuş gibi geliyor bana. Ama ben hakikaten nefret ediyorum. Tamam, işlerini yapıyorlar saygı duyuyorum ama kameraya gülümseyip, sempatik şeyler söylemek gelmiyor içimden. Sonra bakıyorum habere mesela, yanımda kim olursa olsun ’yeni sevgili adayı’ oluyor. Kardeşimle ilgili bile bir sürü haber yaptılar, insan o kadar zıvanadan çıkıyor ki... Geçen sene bir röportajımda saçma sapan cümleler çıkmıştı, benim ima etmediğim, yanlış algılanan şeyler... ’Evde çıplak gezeriz’ meselesi mi? Evet. Hala bunu duyuyorum ve insan deliriyor. Nereden çıkmıştı o? Kardeşimle çok yakınız, birbirimize karşı çıplak olabiliyoruz tarzında bir şey, o hale geldi. Kaza yani? Evet. Gerçi ben buna alışığım, yıllardır bu işi yapıyorum ve kaç defa bu tür şeyler geldi başıma... Tamam, kaza olur ama bunu bir sene sürdürmek ne? Hadise ile ilgili olarak da ’Popo sallayan kadın görmekten sıkıldım’ demiştin, değil mi? Ona da üzüldüm. Çünkü ben kimseye laf atmayı seven biri değilim özellikle. Reha Muhtar’ın programına katılmıştım ve orada çıktı... ’O kendi poposuna baksın’ diye karşılık verenler oldu, kıskançlıktan söylemişsin gibi? Sanıyorum medyada ’polemik olmazsa yoksun’ gibi bir durum var. Köşe yazarları başkalarına laf atarak köşelerini koruyorlar. Sanat camiası içinde olanlar birbirlerine laf atarak var oluyorlar ve bazen istemeden de olsa böyle şeyler oluyor. Ki programda da söyledim, özellikle Hadise’ye asla saldırmak istemezdim, bence çok profesyonel ve başarılı. Ama biz Eurovision’u neden bu kadar ciddiye alıyoruz ve milli gurur meselesi haline getiriyoruz? Benim dert edindiğim oydu. İkincisi, müzik kanalları... Bakıyorsunuz hepsi aynı. Popo sallama meselesi oradan çıktı zaten. Aynı dans figürleri, aynı kıyafetler, aynı tipler... Ailen nasıl tepki gösteriyor magazinel konularla ön planda olmana? ’Boş ver üzülme’ mi diyorlar, yoksa bir şeyler yapıp düzeltmeni mi istiyorlar? Onlar benden çok daha rahatlar. Çok şanslıyım. Çünkü ben çok kafaya takıyorum ama babam da, annem de ’Boşver, bu yarın çöp olacak’ diye bakıyorlar. Öyle de zaten... Bu kadar çok dert varken, insanların bu kadar çok meselesi varken, benim uyduruk haberimle mi ilgilenecekler? Böyle bakmak, bunu unutmamak lazım. Bazen programda düşüp bayılacak gibi oluyorum Tarih programı nasıl gidiyor? Mutlu musun Murat Bardakçı’yla? O kadar çok didişiyoruz ki... Masaların üzerine tırmandığını gördük... Evet, söylemeyeceğini söylediği bir şeyi birden söylemeye kalkınca delirdim tabii. Önemli bir şey değildi ama tarih öğrencisi olarak karizmamı yerle bir edeceğini düşündüğüm için durdurmaya çalıştım, başarılı da oldum. Ama konunun bu kadar da uzayacağını tahmin etmiyordum. Gülüyor Herhalde senin o halin hoşlarına gidiyor? Hep bu olur, ailemde de olur. Çocukmuşum gibi davranılır, koskoca kadınım ama hangi düğmeye basınca nasıl tepki verebileceğimi bildikleri için sanıyorum, insanlar zevk alıyor beni sinirlendirmekten. Yeterince konuşabiliyor musun programda?Oraya girerken şunun farkındaydım; ben edebiyat doktorası yapıyorum, edebiyat mastırı yaptım. Tarih okudum ama tarihçi değilim. Hiçbir zaman da tarihçi olma iddiam yoktu. Bende programa devam etme güdüsünü kamçılayan şu; tarih bana göre, şu tarihte şu olmuştur değil. Çünkü onu açarsınız kitaptan öğrenirsiniz. Herhangi bir lise öğrencisi de bunu yapabilir, tarihe meraklı herhangi biri de yapabilir. Benim derdim bakış açısı. Seni rahatsız eden bir yapı yok programda... Yok ama izleyenler olsun, arkadaşlarım olsun misyon edinmiş vaziyetteler. Sanki ben ezilenleri temsil ediyormuşum gibi bir durum var gülüyor.Yönetmeni eleştiriyorlar, seni az gösteriyormuş Öyle mi? Evet, hayranların çok şikayetçi... Onu bilmiyorum. Çünkü kendimi seyretmiyorum. Zaten program 4-5 saat sürüyor, ertesi günü pestilim çıkmış vaziyette uyuyorum. Dolayısıyla ne kadar görünüyorum ne kadar görünmüyorum bilmiyorum. Ama belki bu yönetmene güzel bir mesaj gün Cem Mumcu senin hakkında, ’Pelin ister, program biterdi’ demiş. ’Şimdi sabahlara kadar süren bir program yapıyor, nasıl dayanıyor bilmiyorum’ diyor. Doğru mu bunlar? Kaprisli miydin o programda? Gülüyor Kapris değil hakikaten... Program erken başlıyordu ve birkaç saat sonra hala ne konuşacaksın? İnsanlar da sıkılıyor diye düşünüyorum ve evet uykumun da geldiği doğru. Saatlerce canlı yayından sonra saat 0100 olmuş, yeter, herkes evine gitsin... Şimdi tarih programını soracak olursan, dünyada herhalde örneği yoktur 5-6 saat süren canlı yayın. Bazen sabaha karşı düşüp bayılacak gibi oluyorum gerçekten ama zorluyorum. Aslında şaşırıyorum kendime, ne kadar dayanıklıymışım... Bu ürün tarafından Büyük yıkımlar Yaşamamıza rağmenHayata dair tutunacak, bir! Sevda arayanİki yaralı yüreğiBir! Vesile ile“Sanal ortam” diye bildiğimizBir! Ortamda Karşılaştırmıştı Allah bizleri. 11 Temmuz 2011 TarihindeAdını koyduğumuz Arkadaşlığımızın adı ise, Aşk olsun istedik! 27 Nisan 2012 Tarihinde Ankara da! 28 Nisan Kırklareli / Babaeski şehrinde Muhteşem bir düğün ile Evliliğimiz başlamıştı! YaşadığımızEvlilik süresince! Mutsuzluk ile geçen bir ömürden adeta İntikam alırcasına Yaralı olan Yüreklerimiz ileO kadar sarıldık bir birimize kiSanki Kader bizim yaşadığımız mutluluğu bize çok görmüştü ve Yaşadığımız Mutluluğun biteceğini sanıyorken her kes veya! Kader, Aldanacaktı! Çünkü Rabbimin bana gönderdiğiHayat arkadaşımın ise, bana Allah tarafından bir! Emanet olduğunun bilincindeFarkında idim! Onun Bedeni + Benim Hayatım = FELÇ iseBizim bir sınavımızdı, Allah’ın bize gönderdiğiEn güzel, en anlamlı bir HediyesiCennetin ise bir Anahtarı idi. Bu, Hediyenin değerini bilmem gerekiyordu ve Cennetin! Anahtarını ise kaybetmemem gerekiyor düşüncesinin ise, bilinci ile yaşıyordum. Eşimin yanında ve ilk günkü gibi değil dahada fazla sevmemin sebebi budur Bu Sayıda Yaşamış olduğumuz23 Kasım 2014 yılında başlayan“Onun Bedeni + Benim Hayatım = FELÇ” Adlı Romanda adı geçen Erol Güneş adlı kişiyi tanıtıyorum“FELÇ” konusuna giriyorum. Bir daha ki Romanımda ise tamamen Felç konusunu işlemeyi düşünüyorum. Hiçbir şey göründüğü gibi olmadığını Yaşayan Adam Erol GÜNEŞ YazacakDünyaya bir! Ders olacak “Unutulan! Bazı, değerler vardı Yeryüzündeİnsanlar Aleminde! Birileri çıkıpUnutulan insanlığı, Unutulan! Aşkı, Sevgiyi veya! Başka değerleri iseBirileri Dünyaya! Hatırlatması gerekiyordu” diye düşünüyordum! Hayatım boyunca Nasıl ben ki! Yaşamış olduğum! Hayattan ve Karşılaşmış olduğum İnsanlardan bir! Ders aldıysam ve kendimi bu kadar geliştirebildiysemBelki Allah’ın izni ile bizde bir şeylere vesile olalım düşünesi ile böyle bir şey düşündüm. Çünkü Yaşadığımız Hayatta ise hiçbir şey göründüğü gibi değildi! Bir örnek ileAyna, Bize , Görüneni yansıtıyordu değilmi! Peki, Aynanın arkasındaki Sırrı bilen varmıydı ki!Yaşadığımız şu yeryüzünde ise Aslında” Her! İnsanoğlu AynanınArkasında ki bir! Sır idi” Düşünceme göre, Çünkü bende ki! Sırrı kimse çözememişti! Ben ise, Hemen hemenHerkesi her şeyi çözmüştüm. Görüyor, Düşünüyor, Değerlendiriyordumİnsanları ve Yaşamış olduğum Hayatı! EN ÖNEMLİSİ İSE, EMPATİ, EMPATİ YAPIYORDUMHERKESE KARŞI! HERKESİ ANLAMAM, YAŞAMAM İÇİN İSE, BU! ŞARTTI. Anlayana sivri sinek Saz olacak! Anlamayana ise, Davul Zurna az gelecek Saygılarım ile Erol GÜNEŞÜrün DeğerlendirmeleriÜrün BilgileriLora Yayıncılık Erol Güneş - Onun Bedeni + Benim Hayatım = FelçHayattan! Büyük yıkımlar Yaşamamıza rağmenHayata dair tutunacak, bir! Sevda arayanİki yaralı yüreğiBir! Vesile ile“Sanal ortam” diye bildiğimizBir! Ortamda Karşılaştırmıştı Allah bizleri. 11 Temmuz 2011 TarihindeAdını koyduğumuz Arkadaşlığımızın adı ise, Aşk olsun istedik! 27 Nisan 2012 Tarihinde Ankara da! 28 Nisan Kırklareli / Babaeski şehrinde Muhteşem bir düğün ile Evliliğimiz başlamıştı! YaşadığımızEvlilik süresince! Mutsuzluk ile geçen bir ömürden adeta İntikam alırcasına Yaralı olan Yüreklerimiz ileO kadar sarıldık bir birimize kiSanki Kader bizim yaşadığımız mutluluğu bize çok görmüştü ve Yaşadığımız Mutluluğun biteceğini sanıyorken her kes veya! Kader, Aldanacaktı! Çünkü Rabbimin bana gönderdiğiHayat arkadaşımın ise, bana Allah tarafından bir! Emanet olduğunun bilincindeFarkında idim! Onun Bedeni + Benim Hayatım = FELÇ iseBizim bir sınavımızdı, Allah’ın bize gönderdiğiEn güzel, en anlamlı bir HediyesiCennetin ise bir Anahtarı idi. Bu, Hediyenin değerini bilmem gerekiyordu ve Cennetin! Anahtarını ise kaybetmemem gerekiyor düşüncesinin ise, bilinci ile yaşıyordum. Eşimin yanında ve ilk günkü gibi değil dahada fazla sevmemin sebebi budur Bu Sayıda Yaşamış olduğumuz23 Kasım 2014 yılında başlayan“Onun Bedeni + Benim Hayatım = FELÇ” Adlı Romanda adı geçen Erol Güneş adlı kişiyi tanıtıyorum“FELÇ” konusuna giriyorum. Bir daha ki Romanımda ise tamamen Felç konusunu işlemeyi düşünüyorum. Hiçbir şey göründüğü gibi olmadığını Yaşayan Adam Erol GÜNEŞ YazacakDünyaya bir! Ders olacak “Unutulan! Bazı, değerler vardı Yeryüzündeİnsanlar Aleminde! Birileri çıkıpUnutulan insanlığı, Unutulan! Aşkı, Sevgiyi veya! Başka değerleri iseBirileri Dünyaya! Hatırlatması gerekiyordu” diye düşünüyordum! Hayatım boyunca Nasıl ben ki! Yaşamış olduğum! Hayattan ve Karşılaşmış olduğum İnsanlardan bir! Ders aldıysam ve kendimi bu kadar geliştirebildiysemBelki Allah’ın izni ile bizde bir şeylere vesile olalım düşünesi ile böyle bir şey düşündüm. Çünkü Yaşadığımız Hayatta ise hiçbir şey göründüğü gibi değildi! Bir örnek ileAyna, Bize , Görüneni yansıtıyordu değilmi! Peki, Aynanın arkasındaki Sırrı bilen varmıydı ki!Yaşadığımız şu yeryüzünde ise Aslında” Her! İnsanoğlu AynanınArkasında ki bir! Sır idi” Düşünceme göre, Çünkü bende ki! Sırrı kimse çözememişti! Ben ise, Hemen hemenHerkesi her şeyi çözmüştüm. Görüyor, Düşünüyor, Değerlendiriyordumİnsanları ve Yaşamış olduğum Hayatı! EN ÖNEMLİSİ İSE, EMPATİ, EMPATİ YAPIYORDUMHERKESE KARŞI! HERKESİ ANLAMAM, YAŞAMAM İÇİN İSE, BU! ŞARTTI. Anlayana sivri sinek Saz olacak! Anlamayana ise, Davul Zurna az gelecek Saygılarım ile Erol GÜNEŞÜrün ÖzellikleriBasım Dili TürkçeYazar Erol GülümRoman Türü Belgesel

çünkü bu benim ilk hayatım